Tekrar Gitmek İstediğim 20 Yer

 

Tekrar Gitmek istediğim yerler

Veda ederken tekrar geleceğinizi adınız gibi bildiğiniz yerler vardı ya hani, bu video benim için özel bu yerlerden bahsedeceğim.  Hiçbirisine turla gitmedim, Uçakla sırtçantalı yada motosikletle gittim, bazı yerlerde bisiklet motosiklet kiraladım ve en çok da yürüyerek gezdim.

20) İran Şiraz

İran’ın güneyinde yer alan, yüzyıllar boyunca bir kültür ve sanat şehri olarak bilinen Şiraz için ‘İran’ın kültür başkenti denebilir. Tarih boyunca bu şehirden filozoflar, şairler yetişmiş.  Şiraz’ın çarşıları, meydanları, camileri hem sırt çantalılar hem de fotoğrafçılar için çok çekici.  Şehre 1 saat uzaklıkta yer alan Büyük Pers İmparatorluğu’nun merkezi Persepolis İran’ın en önemli incisi, turistlerin Şiraz’a gelmesindeki başlıca sebebi. M.Ö. 520 yılında yapımına başlanmış ama Persapolis bir Efes kadar ayakta kalmamış. Kral mezarları, saray ve anıtlardan bugüne bütün olarak gelebilen çok az şey var.  Buraya kadar gelmişken İsfahan’a ve Şiraz’a da mutlaka uğrayın derim.  İran vize istemiyor ve Şiraz’a direkt uçuş var.

 

19) Hırvatistan Hvar Adası

Hvar, Adriyatik Denizi’nde yer alır ve Hırvatistan’ın en turistik yerlerinden biridir. Hvar adasının içinde bir çok köy bulunuyor ve hepsi çok iyi korunmuş.  Ben Split şehrinden feribotla adaya geçip Stari Grad da scooter kiralayıp tüm adayı gezmiştim.  Adada oldukça renkli bir gece hayatı var. Özellikle İtalyan gençler ağırlıkta. Adaya son yıllarda oldukça zengin bir kesim gelmeye başlamış ama sırt çantalılar için de düşük bütçeli konaklama imkanları mevcut.  Stari Grad Yunanlılar tarafından M.Ö. 4.yüzyılda kurulmuş. Bu nedenle de UNESCO tarafından Dünya Mirası Sit Alanı olarak korunmakta. Hvar merkeze göre her şey bir tık daha uygun fiyatlı.  Hvar merkezde kalırsanız çok zengin olmalısınız.

 

18) Fas Essaouira

Fas denince akla ilk gelen şehirlerden biri değil aslında. Essaouria. Atlantik okyanusu kıyısında Afrika ve Avrupa arasında bir köprü görevi görmüş bir liman şehri.  Essaouira çok sakin bir şehir, çoğunlukla duyacağınız tek ses sadece şehirle özdeşleşmiş martıların olacak. Bir de bu şehrin kalesi ve mavi balıkçı kıyıları kartpostallarda sık sık yerini alıyor.  Marakeş ve diğer büyük şehirlerdeki kalabalık ve kavurucu sıcak yerine bu rüzgarlı şehir çok iyi bir dinlenme noktası.  Burası UNESCO Dünya Mirası listesinde de bulunuyor. Tarih boyunca Portekiz ve İspanyol etkisinde kalan şehrin mavi sokaklarını gezerken ilk izlenimim, Fas’a ait değil de tarihi bir Avrupa kenti olduğu yönündeydi. Şehre girdiğinizde ilk görecekleriniz beyaz binalar ve bunların maviye boyanmış kapı, pencere pervazları. Ancak içerilere doğru ilerledikçe Fas’ın klasik rengi olan kiremit kızılı binalar başlıyor. Sokaklar gittikçe daralıyor zaman zaman çıkmaz dar sokalar haline geliyor. Akşam güneşi bu binalara vurunca oldukça fotoğraflar daha bir güzel oluyor.  Ara sokaklarda küçük reostanlar ve canlı müzik yapan mekanlar sizi şaşırtacak ama gece 12 den sonra sokaklar pek bir tenhalaşıyor.  Uzun yıllar Fransız yönetiminde kaldığı için her yerde en çok da dillerinde bu etki görülüyor. Neredeyse herkes Fransızca konuşuyor.  Bu arada sörfçüler için Essaouira’nın harika bir nokta olduğu belirtmekteyim. Sırf sörfçüler için özel paket ve turlar da yapılıyor ama denize girmek için çok çekici bir yer değil.  Vaktiniz varsa çöllerde deve ile kampa gitmek, motosiklet kiralayıp ççlde gazlamak çok keyifli olur.  Ama bunun için daha güneye inmelisiniz. Vize gerekmemesi de Fas’a gitmek için ayrı bir güzel neden.

 

17) Romanya Braşov (Transilvanya)

Braşov, meşhur Transilvanya bölgesinde bulunan dağlar arasında saklanmış eski ve gayet turistik bir şehir.  Romanya’nın güney bölgesinde tipik Alman mimarisine sahip, Dracula’nın şehri aynı zamanda. Braşov’da Sokak aralarında ve her köşe başında lokal çok güzel cafeler var ve Avrupa şehirlerine göre fiyatlar daha uygun.   Buralara gelmişken Braşov kadar büyük olmayan ama kalesi ile ünlü olan Bran’a da uğramak gerek. Braşov’ dan 30 dakikalık bir araba yolculuğu ile ulaşılıyor.  Kazıklı Voyvoda’nın yani nam-ı değer Drakula’nın şatosu olarak ünlenen kalede aslında kendisi bir gece geçirmiş. Ancak Drakula kitabındaki tasvire en uygun şato burası olduğu için ünlenmiş.  Buradan da yol motorcuların çok sevdiği Transfagarasan’a ve Transalpina ya devam ediyor zaten.

 

 

16) İspanya Mayorka

Deniz, güneş, kum ve doğa sporlarının tadını doya doya yaşadığım yer Mallorca olmuştu. Scooter kiralayıp tüm koyları gezmiştim, oldukça büyük bir adaydı. Ama sen tercihini tembellikten yana kullanmak istemiyorsan da kilometreler boyu keyifli yürüyüşler de yapmak istiyorsan buradan keyif alabilirsin. Ama illa ki bir aktivite yapmak istiyorum diyorsan o zaman bunun için de güzel bir fikir var elbette; Mallorca Adasının merkezi Palma’dan bir bisiklet kirala ve her yerini keşfe çık. Ama ada oldukça büyük ve eğimli.  Ada ucuz değil maalesef.  Buraya kadar gelmişken daha çılgın bir gece hayatı bir de ibiza ya geçin derim 😊

 

15) Lübnan Balbek

Lübnan’ı Beyrut’u çok sevdim.  Bir kez motosikletle bir kez de uçakla gittim.  En ilgimi çeken yer ise Beka vadisi oldu.  Bu bölge, 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmış. Ortadoğu’daki en önemli Roma kalıntısı, dnyanın en görkemli tapınak şehri ‘Baalbek’ burada. Antik dönemin en büyük Roma hazinesini görmek isterseniz, mutlaka buraya gitmelisiniz. Lübnan dağını geçince ulaşılan Balbek beni çok etkilemişti. Beyrut’a yaklaşık 80 km mesafedeki Baalbek’e turistler genellikle taksiyle gidiyor ve antik kenti gördükten hemen sonra ayrılıyor, tehlikeli olduğu için kalmak istemiyorlar. Ülkenin Suriye sınırına sadece 10-15 km mesafedeki Hizbullah kontrolündeki bu şehrine gitmek normalde zaten tavsiye edilmiyor.  Ben de yolda sıkıntılar yaşamıştım. Yıllarca adını terör haberlerinden duyduğum Bekaa Vadisi’nin göbeğine yolculuk unutulmazdı. Birinde kilise, birinde cami (ya da ikisi birlikte) bulunan köyleri geçiyorsunuz yol boyunca. Şehirle bitişik duran antik Roma kalıntıları, köken olarak Suriye Palmira’dakilerin kardeşi gibi. Hani şu IŞİD’in hunharca patlattığı eşsiz yer. Balbek’teki tapınakların nasıl yapıldığı, modern teknolojiyle bile hareket ettirilmesi çok zor olan birkaç bloğun, oraya nasıl taşındığı ise hâlâ muamma.

14) Türkiye Artvin Maçahel (Camili)

Karadeniz halen bakir kalmayı başarabilmiş köşelerinden birisi Macahel. Bölgenin Türkçe ismi Camili. Macahel ise Gürcüce bir kelime, avuç içi anlamına geliyor. Macahel’e ulaşmanın meşakkatli olması bölgenin bakirliğinin korunmasında önemli katkı sağladı. Macahel barındırdığı biyolojik çeşitliliğinin sonucu olarak UNESCO tarafından 2005 yılında ”Dünya Biyosfer Rezervi Ağı” na eklendi. Macahel’e gittiğinizde ev pansiyonlarından birinde konaklayıp vadinin güzelliklerini keşfetmek üzere çevreye geziler yapabilirsiniz.  Maçahel yolundaki eşsiz bir doğallığa ve huzur veren bir atmosfere sahip olan Borçka Karagöl, Maral ve Zamalev Şelaleleri, Gorgit Yaylası Macahel’de konaklayıp günübirlik programlarla ulaşabileceğiniz yerler.

 

13) Özbekistan Buhara

Kuzeydeki Aral Denizi’nden Güney’deki Pamir Dağları’na kadar Özbekistan’ın coğrafyası çok farklı ve eşsizdir.  Tarihi ipek yolu üzerinde olan Buhara Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde.  Önemli bilginlerin yetiştiği şehir, mimari yapıları kervansaray, cami ve medreseleri ile ünlü. Halkı misafirperver ve düşük bütçeli gezginler, fotoğrafçılar için çekici bir yer. Buraya gelmişken Samarkand ve Khiva ya mutlaka uğramak gerekli.  Muynak (aral gölü) de görülmeli.  Ayrıca Aral gölünün kıyısında çok büyük bir liman şehri olan Muynak’taki gemi mezarlığı çok ilginizi çekecektir. Günümüzde Aral gölünün %90’ı kuruduğu için bölge tamamen kuruyup çöl olmuş. Göl ve balıklar gidince ekolojik şartlar çok değişmiş, insanlar göç etmişler. Bu ülke için de vize gerekmiyor.

12) Portekiz Lizbon

Avrupa’da bir Güney Amerika simülasyonu.  Avrupa’nın en batısında sarı tramvayları ile ünlü Lizbon. Lizbon’a ne zaman gidileceğini belirlemek aslında çok kolay; ucuz bilet bulduğunuz zaman!   Burayı özlememdeki sebeplerden biri Avrupa’nın çoğu sıkıcı şehri gibi akşam 9’dan sonra sokaklarda kimsenin kalmaması sorunsalının Lizbon’da kesinlikle yaşanmıyor olması da.   Her yeri İstanbul’dan bir yere benzetme merakı olanlar için Bairro Alto bölgesi için “Asmalı’nın eski güzel günleri” benzetmesini yapabiliriz. Hafta içi ya da hafta sonu fark etmeksizin genç ve öğrenci ağırlıklı bir kalabalığın içinde, kafanızı uzattığınız her sokaktan farklı bir mekan, farklı bir grup ve müzik ile karşı karşıya kalabiliyorsun.  Şehri gezmek için araca gerek yok, yürü ya da meşhur sarı tramvaylara bin.

11) İtalya Cortina (Apler)

Alp dağlarının güneyinde Dolomotiler bölgesindeki tatil cenneti Cortina, hem kayak hem doğa hem de motosiklet tutkunlarının gözdesi. Çok güzel bir dağ kasabası ve maalesef pahalı bir yer.  Alpler sanırım her motosiklet kullanıcısının hayalinde yatar, rüyalarını süsler. Motosiklet sürmek istiyorsanız, bölgede muhteşem sürüş parkurları var. Virajlar, dağ geçitleri inanılmaz güzellikte.  Cortina yakınlarında bir otelde 3 gün konaklayıp, her gün ayrı bir rota yapıp otele dönebilir, bu sayede yüksüz ve daha keyifli bir sürüş yapabiirsiniz. Buraya gelmişken İsviçre Alplerine kadar günlerce sıkılmadan sürebilirsiniz. Stelvio Pass’ı özellikle atlamayın.

10) Kamboçya Siem Reap – Angkor Wat

Kamboçya’nın kuzey batısında yer alan Siem Reap, her bütçeye hitap eden konaklama seçenekleri, dünya mutfağından lezzetleri tadacağınız çok sayıda restoranları ile eğlenceli bir şehir. Birçok kişi gibi ben de Siem Reap’a sadece Angkor Wat için gittim. Angkor Wat Tapınakları  şehrin 5,5 km kuzeyinde, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve her yıl 2 milyondan fazla turist ziyareti alıyor. Angkor Wat‘ı gezmek için en az 1 tam gün gerekiyor. Günlük giriş ücreti 20$, 3 günlük park ziyareti ise 40$, haftalık ziyaret için ise 60$ ödemek gerekiyor. Ben motosiklet kiralayıp gezmiştim ama çoğu yeri sadece yürünerek gezilebiliyor. Ya da Siem Reap’da hemen her otelde kiralanacak bisikletler bulunuyor. Ayrıca ülkenin en popüler kıyı şehri olan Sihanoukville, hem hareketli gece hayatı hem de iyi plajları ve ekonomik konaklama seçenekleri ile oldukça popüler bir tatil beldesi.  Sihanoukville ve çevresini motosiklet gezerseniz nefis manzaralara sahip koylara ulaşıyorsunuz.

 

 

9) Tacikistan Khorog (Pamir Dağları)

Afganistan-Pakistan-Çin-Tacikistan sınırındaki Pamir dağları enduro kullanıcılarının hayalini kurduğu rotalardan biridir.   Başkent Duşanbe’den sonraki en önemli merkez olan Khorog Pamir rotasına başlayacağınız küçük bir yer. Khorog gibi küçücük yerde bisiklet ve sırt çantalı gezginlerin kaldığı çok güzel bir pansiyonda kalmıştık. (Khorog Lounge)  Yolda fazla insana rastlamamak ama pansiyonun birçok gezginle dolu olması oldukça şaşırtıcıydı.  Khorog’dan sonra yol ikiye ayrılıyor. Tacikistan’a gelen gezginlerin çoğu Pamir Highway’i kullanıp (M41 yolu)  Murgab’a ulaşıyor. Asıl maceralı yol ise Khorog’dan daha güneye inip Ishkashim’e varmak ve sınır boyunca dağ yollarından ilerlemek.   Afganistan’da yer alan Küçük Pamir ve Wakhan Vadisi, bizim en merak ettiğimiz yerlerin başında geliyordu ama bu mümkün olmadı.  Sadece günübirlik Afganistan’a girebilmiştik. Yine de bu bölgeyi Afgan sınırını takip ederek görmek bile unutulmazdı.

 

8) Hindistan Leh (Himalayalar)

Kuzey Hindistan, tipik Hindistan’dan çok farklı bir coğrafya. Kuzeydoğusundaki Ladakh Bölgesi ise 6 bin metreye varan sarp dağları ve kurak doğasıyla size dünyanın en yüksek coğrafyasında olduğunuzu hatırlatıyor. Bu kadar dağlık coğrafyada ulaşımın açık tutulmaya çalışılması Hindistan’ın olası bir Pakistan saldırısında ikmal yollarını açık tutmak istemesinden kaynaklanıyor. Her yerde askeri kamyonlar ve askeri birlikler var. Sık sık kontrol noktalarından geçiyorsunuz ve yol gerçekten çok tehlikeli. Manali-Leh karayolu üzerindeki tehlikeli dağ yolları enduro sevenler için çok çekici.  Bölgede heyelanlar ve çığ yüzünden yollar sürekli kapanıyor. Motorlu taşıtlar için yol sadece yılın 4 ayı açık oluyor.  Hindistan’ın çoğu yeri için, yağışlı sezonun yüksek sezonu nedeniyle Ağustos seyahat için en uygun zaman değildir. Ladakh için dağ geçitlerinin karla kaplı olmadığı Temmuz ortasından Eylül ortasına kadar kısa bir turizm sezonu var.  Tüm eyalette yabancı mobil operatörlerden dolaşım hizmeti yok ve bir yabancı yerel bir SIM kart alamaz. Hindistan’ın başka bir bölgesindeki bir yabancı tarafından satın alınan bir SIM kart Jammu ve Keşmir’de de çalışmaz. Yani, Hindistan’ın kuzeyinde seyahat ederken, mobil iletişimi unutabilirsiniz.  Ladakh, Hindistan’ın geri kalanından etnik kültürü, dini inanışları (Budizm) ve doğası farklı olduğundan bana çok çekici geldi. Bir düzine en güzel Budist manastırını gördüm hatta Lama’nın doğum günü kutlamalarına katıldım.  Hayatımda yaptığım en güzel kamplardan biri de b bölgede oldu.  Leh’e uçup bir Royal E. Kiralayıp 2 haftalık bir tur yapmak unutulmaz olacaktır.

 

7)  Nepal Pokhara

Başkent Katmandu’ya 200 km uzakta göl kenarında sessiz bir vadiye kurulmuş büyüleyici bir şehir Pokhara.  Nepal’in ikinci büyük şehri olan Pokhara, sadece Annapurna eteklerinde trekking yapmak isteyenlerin değil, yoga ve meditasyon meraklılarının da uğrak noktası. Lakeside bölgesi şehrin kalbi diyebilirim, bütün barlar, kafeler, mağazalar burada bulunuyor.  Fewa Gölü etrafında uzanan Lakeside Road turistler için hem konaklama, hem yeme içme hem de alış veriş seçeneklerinin bir araya toplandığı bir cadde. Sakin ve huzur dolu yapısıyla da Nepal’deki diğer şehirlerden çok daha farklı.  Yamaç paraşütü yapmadan da Pokhara’dan ayrılmamalısınız.  Gölde küçük bir tekne turu da yapmanızı tavsiye ederim. Şehrin güney kısmında yer alan küçük iskelelerden günün her saati 5-7 kişilik tekneler kalkıyor.  Biz bu adada kalma şansını yakalamıştık, çok güzeldi.  Nepal’e gelmişken enduro motosiklet kiralayıp Mustang vadisine gidenler hayatları boyunca unutamayacağı bir deneyim yaşayacaklar, benim için öyle oldu.

 

6) Tayland Chaing Mai

Kuzeyde bulunan Chiang Mai‘ın nufüsu, Tayland’ın turistik güney bölgesinden farklı olarak Budistlerden oluşuyor. Bu yüzden güneyden çok farklı bir hissiyatı ve kültürü var. Yemekler farklı, insanların davranışları farklı, gelen turist profili farklı. Denize kıyısı olmadığı için daha çok gezgin kafasındakiler ve yeni deneyimler peşinde koşanların tercih ettiği bir bölge. Bununla birlikte Tayland’ın gezilecek yerleri içindeki en ucuz şehri. Tayland’dayken yemek kursu, masaj kursu almak istiorsanız burada halletmeye bakın.  Chiang Mai’de bir hafta kalsanız, her gün yapacak yeni bir aktivite rahatlıkla bulursunuz. Hatta vaktiniz varsa burada bir ev tutup kışı geçirmeye gelen bir çok Amerika ve Avrupalı gibi takılabilirsiniz Chiang Mai çevresinde birçok fil kampı var. Birçoğu hayvanlara kötü davrandıkları için asla tavsiye edemeyeceğimiz yerler ama arada gönüllü olarak fillere bakarak bir gün geçirilen, onları besleyebileceğiniz ve nehirde banyo yaptırabileceğiniz kamplar da var. Yakınlaraki Padaung Köyü’nü ziyaret ederseniz ‘Long Neck Karen yani uzun boyunlular etnik dağ kabilesi ile tanışabilirsiniz. Kadınlarının kültürlerinin bir parçası olarak boyunlarına, el ve ayak bileklerine pirinç halkalar takması ile biliniyorlar. Fakat buraya gitmek popüler aktivitelerinden biri olunca iş samimiyetini yitirmiş ve tamamen ticarete dökülmüş durumda. Buraya gelmişken mutlaka Chiang Mai’den bir motosiklet kiralayın, Asya’nın en ünlü motosiklet rotalarından birini yapmış olacaksınız. (Mae Hong Soon Motosiklet Rotası )Tropik ormanların içinden geçerek, harika manzaralar eşliğinde virajlı yollarda süreceksiniz. Poe ye de mutlaka uğra, 1 gece kal derim. Burası eski olimpos kafasında bir yer.

 

5) Vietnam Sapa Tavan

Tayland’ın olduğu gibi Vietnam’ın da kuzeyi daha bakir daha yerel.  Beni en etkileyen bölge olan Sapa’nın her yanı dağlarla kaplı ve vadilerle eşsiz manzaralara sahip. Zaten SapaVietnam’ın trekking (doğa yürüyüşü) merkezi. Güneydoğu Asya’nın en yüksek dağı olan ve Himalayalar’ı da oluşturan dağ sırasının başlangıç noktası Fansipan Dağı, Sapa’da bulunuyor.  Turistlerin uğrak yeri Hanoi Şehrine yaklaşık 300 km uzaklıktaki pirinç teraslarıyla ünlü Sapa kasabasına 4-5 gün ayrılmalı.  Sapa’nın 2 km aşağısında Cat Cat köyü var. Treking için gerekli levhaları da koymuşlar.  Köyün aşağısında büyük bir şelale var, herhangi bir tura katılmadan kendiniz gezebilirsiniz. Sapa’ya birkaç km uzaklıkta yer alan Tavan bölgesi daha sakin ve doğa tutkunlarının tercih ettiği bölge. Ben motosiklet kiralayarak tüm Vietnam’ı kuzeyden güneye gezmiştim, umarım tekrar fırsatım olur. Vize almak da cok zor değıl.

 

 

 

4) Finlandiya Lapland

Finlandiya’nın kuzeyinde yer alan Lapland kuzey ışıkları, ren geyikleri ve husky köpekleri ile ünlüdür.  Kuzey ışıkları dünyanın manyetik alanı ile Güneş’ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu gökyüzünde ortaya çıkan doğal ışımalardır.  Aslında yılın herhangi bir zamanında görülebilmektedirler. Ancak yazın kuzeyde geceler çok kısa olduğundan ani gökyüzü hep aydınlık olduğundan görme şansınız oldukça azdır. Kuzey ışıklarını görmek için biraz şans, açık bir gökyüzü, şehrin ışıklarından uzakta olmanız ve Aralık-şubat ayı arasında olmanız gerekir. B bölgeye 4 kişi toplanıp giderseniz araba kiralama ve bungalovda kalma için maddi anlamda büyük avantajınız olur. Kuzey ışıkları sadece bu bölgede görülmüyor. İsveç’teki Abisko kuzey ışıklarını görme ihtimali en yüksek yer olarak biliniyor.  Umarım bir gün bu deneyimi yaşama şansım olur. Bizevdeyokuz.com a detaylı bilgiler bulacaksınız.

 

 

3 Türkiye Munzur vadisi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin, Tunceli’de bulunan Munzur vadisi 1971 yılında milli park ilan edilmiş. Doğal güzellikleri, ender bulunan hayvan türleri ve zengin bitki örtüsüyle Munzur Vadisi çok daha fazla doğa tutkunu ağırlaması gerekiyor. Çünkü 3000 metreye yaklaşan zirvelerde yer alan krater gölleri, Ovacık ilçe düzlüğünde gözeler ve kanyonlar ile vadi boyunca dökülen şelaleler bene Türkiye’nin en etkileyici doğasına sahip.  Avcı Dağlarının eteklerinden doğan ve kent merkezinde Munzur Suyuna katılan Pülümür Çayı kenarında kamp yapmak için buraya mutlaka tekrar geleceğim.  Bölgede kano ve rafting de yapılabiliyor ve yöre halkı çok misafirperver.  Son yıllarda gelişen turizm sayesinde bungalov ve restoranlar açılmış ve fiyatlar da oldukça uygun. Bölge motosikletle gezmek için de harika rotalara sahip.  Bence Türkiye’nin en önemli motosiklet rotası olan Erzincan Kemaliye Taş Yolu da buraya oldukça yakın.

 

2) Norveç Lafoten Adası

Norveç’ in her yeri özellikle fiyortları ve trekking rotaları çok güzel ama Lofoten Adaları bambaşka. Lafoten adalarına Bodo’dan feribotla 4 saatte ulaşılıyor.  Sivri kayalıklar, denizin, göllerin ve akarsuların birbirine karıştığı koylar, kırmızı evler ve küçük balıkçı kasabaları unutulmazdı. Lofoten de, Kuzey Işıkları’nı izlemek için ideal bir kış tatili yeridir. Ama ben buraya kışın değil yürüyüş ve kamp yapabileceğim yaz mevsiminde tekrar gelmeyi hayal ediyorum. Bölgenin çok farklı imkanlar sunan doğası sayesinde yürüyüş ve kamp için haftalarca burada kalabilirim.  Tabi bütçe varsa deniz kenarında iki katlı ahşap evlerde kalmak da çok çekici.  Lofoten adalarında köyler birbirine çok yakın, hepsinin arası 3-5 km. Ama otobüs saatleri çok sık değil. Araç kiralamak en doğrusu , yada motosikletle Norveç turu yapmak. Bütün köyler o kadar şirin ki, köylerin hepsi de birbirine köprülerle bağlanmış adacıklar zaten,  hepsine bayılacaksın.  Norveç gerçekten pahalı ama çok güvenli ve büyüleyici bir ülke. Motorhane Norveç’e selamlar olsun.

 

1)  Suriye Der Mar Musa

Uçsuz bucaksız Suriye çöllerindeki  bu manastırın kapısı herkese açık. Tabi ben braya gideli 10 yıl olmş.  Savaştan sonra ne haldedir düşünmek bile istemyorum.  Keşiş, rahibeler ve gönüllülerden oluşan bir grubun başında bulunduğu çok etkileyici bir yerdi.  1991 yılında buraya taşınan İtalyan rahibin dinler arası diyaloğa olan tutkusu her gün daha fazla ziyaretçiyi manastırın taş barakalarında uyumak ve çok dilli dualara katılmak için insanları buraya çekmiş.  Neredeyse kimseden yardım almadan, Suriye’nin başkenti Şam’a 80 kilometre uzaklıkta, sarp bir tepeye kurulu Deir Mar Musa manastırı farklı dine inananları bir araya getirmiş.

Taştan yapılan misafir odaları, ofisler, kütüphane ve ziyaretçilerin toplanıp yemek yediği büyük alan olduğunu hatırlıyorum  Keşişler bu manastırı M. Ö. 6. yüzyılda inşa ettiğinde, burası Hıristiyanlığın coğrafi merkeziymiş.  Ancak Deir Mar Musa manastırı Hıristiyan muhafazakârlığından çok, karşılıklı anlayışı vurguluyor. Buraya gelen ziyaretçiler sessizce oturup meditasyon yapıyor.

Kayaların içine ufak tefek odacıklara atılmış yatakları kullanıyorsunuz. Size temiz çarşaf ve yastık örtüsü veriyorlar. Evli olsanız bile kadın ve erkekler ayrı yerlerde kalmak zorunda.

Yemekte hep kendi yaptıkları peynir,  yoğurt,  zeytinler var. Yemeğin ardından yine hep beraber sofra toplanıyor.  Gönüllülük ve yardımlaşma ön planda,  burada her şeyi beraber yapıyorsunuz.

Manastırın günlük bir rutini var. Sabah ayin var erkenden, ardından kahvaltı hazırlanıyor hep beraber. Öğle yemeğini hazırlıklarına girişiliyor. Yapmak isteyen teklif ediyor ve akşam yine  meditasyon var. Issızığın ortasında bir çölde meditasyon çok etkiliyiciydi.

Deir Mar Musa el-Habeş (Habeşistanlı Aziz Musa Manastırı)

Krak des Chevaliers Haçlı Kaleleri gibi UNESCO Dünya Mirası alanı listesindeki dünya çapında en iyi korunan Haçlı dönemi kaleleri gibi çok önemli yerler vardı.  İyi ki gitmişim dediğim…

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir