İstanbul’un Hemen Yanındaki 5 Kamp Cenneti

Bu kez yakın arkadaşım Hasan’ın tercih ettiği kamp yerlerini onun kaleminden paylaşıyorum.

İstanbul, içinde yaşamaya başladıktan kısa süre sonra insanı boğan bir yer haline gelmeye başlıyor, en azından benim hayatımdaki yeri bu şekilde. Bu şehirdeki 2.senemden itibaren her boş vaktimi doğaya kaçmak için planlar hale geldim. İstanbul’a yakın mesafede, 4 çeker – Motosiklet – Bisiklet ve hatta yürüyerek ulaşılabilecek, benim de kişisel olarak çok sık ziyaret ettiğim, 5 mekanı paylaşacağım.

1. Yuvacık İnönü Yaylası:

İstanbul’a sadece 110 km mesafede. Yuvacik (diğer adıyla KirazlıDere) Barajı’ndan 5 km içeriye kadar asfalt yol, devamı 17 km toprak yoldan ulaşılıyor. Baraj yolunu Karaaslan Tesisleri‘ne kadar takip ettikten sonra İnönü Yaylası tabelaları takip edilerek ulaşılabilir. Marmara Bölgesi’ndeki en güzel yaylalardan birisi. Su kaynağı mevcut, sık ormanlık – çimenlik. Ateş yakmak için odun bulmak oldukça kolay. Çocuklu kamp için de çok uygun bir mekan.

2. Bolu SülüklüGöl

Bolu il sınırlarında olmasına rağmen aslında Sakarya- Akyazı’dan ulaşılıyor. Bir heyelan gölü, adı eskiden gölede yaşayan sülüklerden geliyor. Aşırı zeki bazı vatandaşlarımızın ” biz burada alabalık yetiştiririz biladerim” demesi sonucu göle salınan alabalıkların tüm sülükleri yemesi ile sadece adı Sülüklü kalan bir göl. Akyazı ilçesine bağlı Dokurcun Köyü’nden ulaşılabiliyor. Yolun 8 kmlik kısmı toprak ancak greyder tarafından düzlenmiş bir yol. Göl etrafında kamp yapacak düzlük oldukça sınırlı, özellikle pazar günleri günübirlikçi sayısı fazla olabiliyor, ama esas göl yolundan içeri giren toprak traktör yolunu 1 km kadar takip ederseniz kimsenin bulunmadığı cennet gibi 2. göle ulaşıyorsunuz. 2 çeşme mevcut.

3. İğneada Longoz Ormanları

Dünyada nadir bulunan subasar ormanlarından biri, orman&akarsu ve deniz üçlemesinin birleştiği bir cennet. Kırklareli‘ne bağlı Demirköy üzerinden ulaşılan, özellikle orman içi yollarında motor & bisiklet kullanması çok zevkli olan bir mekan. Denize yakın olması sebebi ile sonbaharda, hem denize girilebilecek kadar sıcak hem bunalmadan kamp yapacak kadar serin havalarda tercih edilesi bir yer.

4. Sakarya Poyrazlar Gölü

Sakarya – Karasu yolundan ulaşılan, asfalta bu kadar yakın olup medeniyetten oldukça kadar uzak hissettiren bir mekan. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda bisiklet ile çevresini ve yakın köyleri turlamak için ideal. Göl çevresinde tesis – temiz su- tuvalet olanakları olması ve şehire ulaşımın oldukça kolay olması sebebi ile çocukla yapılacak ilk kamp için tercih edilebilir. İlkbahar – yaz geçişinde pazar günleri tesislerin çevresi çok kalabalık olabiliyor ama çadır kurmak için izole bölümler de mevcut. Sonbaharda oldukça sakin.

5. Uludağ Buzul Gölleri

Kişisel olarak favorim. Ulaşım ne yazık ki 4 çeker bir araç ya da sağlam bir enduro motosiklet ile sağlayabilir. Zamanında koşarak da ulaşmışlığımız var. Hafta sonu kampa değil keşif yürüyüşüne çıkmış hissiyatı bırakıyor insanda. Su kaynağı , yakacak odun bulunmuyor tabi ki, irtifa 2300 metrelerde. Toplam 3 buzul gölü bulunuyor, en kabalalık döneminde 5 çadır gördük en büyük gölün kenarında. Pazar günleri dağın güney yamacından yürüyerek gelen azimli günübirlikçiler olabiliyor ama huzur kaçıracak yogunlukta değiller. Bursa Kestel İlçesine bağlı Alaçam ve Orhaniye köylerinden, 14 kmlik oldukça sarp toprak- kayalık yoldan ulaşılıyor.

Yazarın Notu: Ne yazık ki son 5 senedir hemen her kamp mekanında, yoğun sezonlarda havaya ateş açan insanlar mevcut. Çoğu kötü niyetli veya zararlı insanlar değiller, örnek vermek gerekirse bizim en son Sülüklü Göl kampımızda odun toplamak için bize yardımcı olan insanlar sabaha kadar ateş açtılar havaya. Kötü niyetli olmadıklarını söyleme sebebim muhabbet ettiğinizde normal insanlar olmaları ama silah konusunda başkalarını rahatsız ettiklerinin ya farkında değiller ya da umursamıyorlar. Ülke olarak birbirimize saygıyı yitirdiğimizi düşünüyorum artık, konu kamp olsun, trafikte birbirine yol verme olsun ya da basitinden birbirimize yolda selam vermek olsun. Benim tavsiyem insanları yargılamadan, en azından kamp alanına gittiğinizde dahi çevrenizdekilere selam vermeniz, kısa muhabbet etmeniz. Türk insanında tanımadığına nefret, tanıştığına koruma duygusu had safhada. Bu sebeplerden, ben her gittiğim kamp mekanında çevremdeki insanlarla kısa sohbet etmeye, özellikle ıssız bir yere gidiyorsam yol üstündeki kahvehane vs gibi yerlere uğrayıp gittiğim yeri herkese söylemeye dikkat ediyorum.

Yazı: Hasan Ahmet Eren

Fotoğraflar: Hasan Ahmet Eren, Erkin Yeşil

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir