Ordu’dan ayrılıp sadece 50 km doğusundaki Giresun’a geçiyorum. Burası yaklaşık 10 yıl önce yedek subay olarak bir sene yaşadığım yer. O zamanlar kullandığım motosikletim KLR650 ile Doğu Karadeniz yaylalarını epey dolaşmıştım. Karadeniz’in doğası ve orada kurduğum dostluklar beni ilerleyen yıllarda da hep bu bölgeye yöneltti.
O yıllarda sadece Giresun’u değil, özellikle Artvin’in eski halini görebildiğim için de epey şanslıymışım aslında. Bu süreç içindeki tek pişmanlığım o zamanlar çok daha ucuz olan ve Türk akınına uğramamışken Gürcistan’ın tadını daha fazla çıkarmamış olmam. Şimdilerde özellikle Batum benim için tadı olmayan, gökdelenlerle kaplı bambaşka bir yere dönüştü. Batum turizmi lükse ve gece hayatına, Doğu Karadeniz turizmi ise son yıllarda Arap turizmine oynuyor. Bunun iyiliği ya da kötülüğüne yorum yapmayacağım ama bu durumdan hoşlanmayanlardansanız Karadeniz seyahatinizi ertelemeyin derim. Birkaç yıl sonra her yer Arap dolu Uzungöl’e dönebilir. Geçen sene açılan Giresun-Ordu havalimanının buraya ulaşımı çok kolaylaştırdığını da hatırlatayım. Araç kiralayıp gezme fırsatını da düşünün.
Neyse Giresun’a gelmişken neler yapılır onu konuşalım. Giresun’dan itibaren Karadeniz demek yüksek rakımlı yaylalar ve bol yeşil demek benim için. Giresun, Rize ve Trabzon’un doğası, yeşili birbirine çok benzese de şehirlerin karakteri, insanı bambaşka. Artvin’i ayrı yere koyuyorum, onu birkaç hafta sonra yazacağım. Giresun bu üç şehir içinde en yaşanılası, insanı en sevimlisi diyebilirim.
Trabzon ve Rize’de şehir merkezinde vakit kaybetmeyin direkt yaylalara geçin diyeceğim. Oysa yarımada üzerine kurulu Giresun’un merkezindeki kafelerde vakit geçirmek, aynı zamanda mesire yeri olan Giresun Kalesi’nden şehri izlemek, yaylalara tırmanmadan önce iyi gelecektir.
Özellikle eski Rum evlerinin bulunduğu Zeytinlik mahallesinin dar sokaklarında yürüyüş de Giresun’u güzel hatırlamanıza yetecektir.
Doğu Karadeniz, Türkiye’nin en dağlık, en yağış alan, nem oranının en fazla olduğu bölümü olduğundan buraya yola çıkarken hazırlıklı olmak gerekiyor. Çünkü deniz kenarı ve yaylalar arasında bir saat yol aldığınızda bile mevsim değişebiliyor. Başta yağmurluk olmak üzere, tüm giyim ve kamp malzemeleriniz eksiksiz olsun. Giresun yaylaları muhtemelen tanıtım eksikliğinden çok fazla bilinmiyor. Kümbet, Bektaş ve Kulakkaya yaylaları en kalabalık olanları. Giresun – Dereli Sivas yolu üzerindeki yol ayrımının sol tarafı sizi Kümbet’e, diğer tarafı ise Bektaş ve Kulakkaya yaylalarına götürecek.
1650 metre yükseklikteki Kümbet yaylası şehir merkezine yakınlığı (yaklaşık 1-1,5 saat) ve ulaşım kolaylığı (yolu tamamen asfalt) nedeniyle Giresunluların kaçış noktası konumunda. Yaylaya Giresun-Dereli-Şebinkarahisar yolu üzerinden iki şekilde ulaşmak mümkün. Dereli’den sonra Güdül-Yüceköy üzerinden gidildiğinde 60 km’lik bir yol üzerinden ulaşılabilir. Ayrıca Şebinkarahisar yolundan devam edilerek, İkisu-Uzundere üzerinden de ulaşmak mümkün.
Yaylada pansiyon, lokanta, postane, sağlık ocağı gibi ihtiyacınızı karşılayacak herşey mevcut. Yaylaya 1 km uzaklıktaki Orman Bölge Müdürlüğü’ne ait olan Salon Çayırı Piknik Alanı’nda piknik yapmak için her türlü imkan da mevcut. Yayla merkezindeki kasaplardan etinizi alıp mangal yapmadan buradan dönmek çok yazık olur. ?
Her yıl Temmuz ayında, yaylanın şenlik alanı olan Aymaç Çayırı’nda (yaklaşık 2 km uzaklıkta) “Kümbet Yayla Şenliği” düzenleniyor. Aslında yaylanın kalabalıklığı yüzünden Kümbet biraz yayla özelliğini kaybetmiş. Belki buraya yayla yerine köy demek daha doğru olur. Çok sevmediğim Ayder’e benzemez sonu umarım. Neyse ki daha yukarılara tırmanmaya başladıkça özellikle Şebinkarahisar’a doğru (Sivas yönü) coğrafya inanılmaz güzel ve bakir. Burada o kadar çok yayla var ki bir hafta vakit geçirsem sıkılmam gerçekten. Yol üzerinde Alancık Köyü’nde karşınıza çıkacak Kuzalan Şelalesi gibi:
Toprak yollara gireceğiniz bir aracınız yoksa tüm yaylalara ulaşamazsınız ama Dereli üzerinden ulaşacağınız Şebinkarahisar’a kadar uzanan keskin virajlı, nefes kesici manzaralı yolu mutlaka alın derim. Bu yol üzerinde yolu asfalt olan birçok yaylaya (Tamdere yaylası gibi) ulaşabilirsiniz. Aslında Kümbet yaylasından toprak yolları izleyerek, yaylaların içinden geçerek de Şebinkarahisar’a kadar ulaşmak mümkün. Zaten bunun için yıllardır yaz kış enduro ile gezmekten vazgeçemedim.
Giresun’un Ordu ve Sivas sınırında yer alan Karagöl yaylası ise 3100 metre rakımı ile bu bölgenin koşulları en sert olan yeridir. Karagöl Dağı’nın kuzeybatısında Ordu ili sınırına yakın olan bölgede Elmalı, Bozat Taşı ve İnboynu obalarıyla çevrili 3107 metrelik Karagöl tepesinin hemen altında bir buzul gölü olan Aygır Gölü bulunmaktadır. Doğuya doğru gittikçe dağdaki en büyük göl olan Karagöl Gölü ve bu gölün Aksu Köyü’ne doğru inen vadisinde Bağırsak Gölü bulunmaktadır. Bağırsak Gölü’nün biraz altında ise Eğrikaya Obası yer alır. Karagöl Dağları’nın en doğusunda bulunan 3040 metre yüksekliğindeki Kırklar tepesinin kuzeybatı yamacında Camlı göl, doğu yamacında Sağrak Göl bulunur. Sağrak Gölün alt tarafındaki vadide ise Kanıağıl, Avşar, Yukarı Belen ve Aşağı Belen obaları yer alır.
Doğu Karadeniz’in tek adası olan Giresun Adası hakkında birçok efsane anlatılır: Efsaneye göre altın postu ele geçirmenin anlamı, gücü ele geçirmek olduğu için pek çok kişi altın postu bulmaya çalışır. Arganot savaşçıları altın postu bulmak için yola çıkarlar, aralarında Troya Savaşı’nın ünlü ismi Herkül de bulunmakta. Çanakkale ve İstanbul Boğazı’ndan geçen Arganotlar Giresun adasına gelirler.
Ancak adadaki korkunç kanatlı kuşlar çırpınarak ve korkutucu sesler çıkararak Herkül’ü kaçırırlar. Bir araştırma grubu 1984 yılında Herkül’ün Argo gemisini o zaman kullanılan teknikle tek bir çivi çakmadan inşa ederek Giresun adasına kadar kürek çekerek gitmiş. Bu macerayı National Geographic ve BBC Televizyonu haber yapmış. Ada ikinci derece sit alanı olduğundan ben ziyaret edemedim. Adanın 2015’de turizme açılıp tur düzenlendiğini duydum ama son durum nedir tam bilmiyorum. Şu an biraz tiyatro kıvamında gözüküyor yapılan turlar.
Yaylalar dışında Giresun’da deniz kenarında da çok güzel bir yer önereceğim: Tirebolu.
Sahil yolunun yok ettiği plajları Tirebolu’da bulabilirsiniz. En azından kale etrafındaki kafelerde bir çay hatta yemek molası vermeye değecek güzellikte bir yerdir Tirebolu.
Yazının sonunda Kümbet Yaylası’nda konaklamadan bahsedeyim. Yaylada birçok pansiyon bulunmaktda. Ben yıllar önce kaldığım çok güzel bir pansiyonun bilgilerini paylaşıyorum. Kümbet Şale Pansiyon, www.kumbet.biz Kümbet Köyiçi – Dereli, Giresun. (0 454 386 62)